Web Tasarım Ankara

Meddah:

Huzuru hazirun, cemiyeti irfan, laindir, münafıktır, dinsizdir, kafirdir şeytan, şeytanın lainliğine münafıklığına dinsizliğine, Rahmanın Birliğine Eyvallah.

Canlar bugün sizlere kutlu yolculuktan yani hicretten bahsedeceğim…

HİCRET kelimesi sözlükte terk etmek, ayrılmak, bir yeri terk ederek başka bir yere göç etmek anlamındadır...

Lakin; Baktığımız her ufkun öte yanında hasret bir ömür sürüyoruz nereye varsak hicret. demiş şair…

Hicret: İnsanlığı zulmetten aydınlığa çıkaran büyük göç

Karanlıklar içinde savrulan insanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.s.) ve ashabının, tarihin akışını değiştiren Mekke'den Medine'ye hicreti nasıl gerçekleşti.

Ve şöyle niyaz et: "Rabbim! Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak yerden de doğrulukla çıkmamı sağla, bana tarafından yardımcı bir güç ver!" İsrâ Suresi 80. Ayet Meali.

Âlemlerin Rabbi, Kureyş’in suikast planını Sevgili Peygamberimize haber vermiş, O’na Medine’ye hicret etmesini emretmişti…

Hicret emrini alan Peygamberimiz, öğle saatlerinde Hz. Ebû Bekir’in evine geldi. Allah Rasûlü her gün sabah ya da akşam vakitlerinde Hz. Ebû Bekir’i ziyaret ederdi. Efendimizin hiç gelmediği bir saatte yaptığı ziyaret, Hz. Ebû Bekir’i çok şaşırttı. Peygamberimiz Medine’ye hicret için Rabbinin kendisine hicret izni verdiğini söyledi. Hz. Ebû Bekir bu en zorlu yolculukta Allah Rasûlü’nün yanında olacağını öğrenince sevincinden ağlamaya başladı. Ve sevgili peygamberimiz yanında Allah dostu olan sevgili arkadaşı ebu bekiri alarak kendi evine geçmişlerdir.

Bu sırada Kureyş’in eli kanlı cellatları evin etrafında yeni, yeni toplanmaya başlamışlardı. Allah Rasûlü Mekke’deki mübarek hanesinde son dakikalarını yaşıyordu. Hz. Hatice ile bu evde yirmi beş yıl mutlu bir evlilik sürmüş, çocukları bu evde doğmuş, nübüvvetin pek çok hatırası burada yaşanmıştı. Hz. Ebu Bekir peygamberimizin hane-i saadetin penceresinden dışarıya baktı Evin etrafının katiller ve bu katillerin işleyeceği cinayeti izlemek için toplanmış Kureyş’in elebaşlarıyla doluydu. Ve üzüntüyle geri döndü. Efendimiz ay yüzünde bir tebessüm belirdi ve Üzülme ya ebu Bekir Allah bizimle dedi. Peygamberimiz bir süre bekledikten sonra kapıyı açtı  yerden bir avuç kum alarak kendisini öldürmek isteyen katillerin üzerine attı.  Hem yürüyor hem de Yâsin Suresi’nden ayetler okuyordu

 

“Önlerine bir duvar, arkalarına bir duvar çekip onları öyle bir kuşattık ki artık göremezler.” (Yasin 36/8) Meali

 

Allah’ın Resulü Kur’an okuyor, düşmanlarının ortasından korkusuzca geçiyor ve kimse kendisini göremiyordu.

Kalpleri kör olanların gözleri de kör olmuştu.

Muhammed aleyhisselâm evinden ayrıldıktan sonra hemen Hz. Ebû Bekir’in evine geldi. İki arkadaş evin arka kapısından çıkarak Mekke’nin dört kilometre kadar güneyinde bulunan Sevr Dağı’na doğru hareket ettiler.

Hz. Peygamber’i öldürmekle görevli cellatlar peygamberimizin dışarıya çıkmadığını gördükçe sabırsızlanıyorlardı.

Katiller içeri girdiler ellerindeki mızrakları havaya kaldırdılar ve yavaşça örtüyü açtılar fakat o da ne efendimizin yatağında yatan kişinin  Hz. Ali efendimiz olduğunu gördüler. Hz. Ali efendimiz sevgili peygamberimize zaman kazandırmak için peygamberimizin yatağına yatmıştı.

Kâinatın Efendisi peygamberlikle vazifelendirildiğinde, Hz. Ali 10 yaşında bulunuyordu. Ona ilk iman etme şerefine, kadınlardan Hz. Hatice, çocuklardan da Hz. Ali ermişti.

Hz. Ali bir gün Peygamberimizle Hz. Hatice’yi namaz kılarken görmüş, hayranlıkla seyre koyulmuştu. Namaz bitince hayranlığını gizleyemeyerek çocuksu bir edayla, Peygamberimize:

“Nedir bu yaptığınız?” diye sordu. Peygamber Efendimiz:

“Ey Ali!” dedi, “Bu, Allah’ın beğendiği dindir. Seni, bir olan Allah’a imana davet ediyorum. İnsanlara ne faydası, ne de zararı dokunmayan putlara tapmaktan sakındırıyorum!”

Böyle bir teklifle karşılaşan Hz. Ali:

“Bunu babam Ebû Tâlib’e bir danışmam gerekir.” dedi.

Fakat Peygamberimiz henüz davasını açıklamakla emredilmemişti. Bunun duyulmasını istemiyordu:

“Yâ Ali, söylediğimi kabul edersen et, etmezsen kimseye söyleme!” buyurdu.

O geceyi düşünerek geçiren Hz. Ali, sabah olunca Resûlullah’ın huzuruna çıktı ve yaşından beklenmeyecek bir şekilde şöyle dedi:

“Allah beni yaratırken Ebû Tâlib’e sormadı ki, ben de O’na ibadet etmek için gidip babama danışayım!”

Hz. Ali bu sözleriyle, Resûlullah’ın terbiyesinde yetişen bir kişiden beklenen olgunluğu göstererek imanla şereflendi.

Muhammed aleyhisselâm gece vakti Sevr Mağarası’na gidiyordu. Bugün pek çok kimsenin tırmanamadığı mağaraya çıkarken Efendimiz elli üç yaşındaydı. Karanlıkta batan taşlar dikenler Rasûlün ayaklarını kana boyadı. Hz. Ebû Bekir mağaraya varıncaya kadar Efendimizin bir önünde bir arkasında yürüdü. Önden bir tehlike geleceğini hissettiğinde öne, arkadan bir tehlikenin yaklaştığını düşündüğünde hemen arkaya geçiyor, Allah Rasûlü’nü korumanın mücadelesini veriyordu. Nihayet mağaraya geldiklerinde muhtemel tehlikeleri önlemek amacıyla önce Hz. Ebû Bekir içeri girdi. ve mağarada bulunan yılan, çiyan ve böcek deliklerini elbisesinden kopardığı parçalarla kapattı ve peygamberimize içeriye davet etti. Allah Resulünün uykusu gelmişti ve sıddık-ı ekberin kucağına Başını yaslamış uykuya dalıvermişti. Bu arada peygamberimize yakın bir hizada bir deliği kapatmadığını fark etmişti. Delikten bir yılanın çıktığını gördüğünde peygamberimize zarar gelmesin diye ayağıyla deliği kapatıvermişti.

Ve yılan Hz. Ebubekirin ayağını sokuvermişti. Sıddı-ı ekber Allah Resulü uyanmasın diye acıya dayanmaya çalışmış ama gittikçe acı bütün bedenine yayılmış sıddık-ı ekber kendini iyice kasmış ve gözünden bir damla yaş o güzel ve nur yüzlü Muhammed(s.a.v.) in yüzüne damlayıvermişti. Allah Resulü uyanmış bakmış sıddık-ı ekber acı çekiyor.

Ne oldu ebubekir diye seslendiğinde, yok bişey ya Resulallah cevap vermiş Hz. Ebu Bekir. Peygamberimiz tekrar ne oldu ya ebabekir diye sorduğunda

Sıddık-ı ekber bayılıvermişti. Peygamberimiz bu sırada bakmış ki ayağından kan akıyor hemen ayağına o şifalı tükürüğünü sürüvermişti.

Sevr Mağarasında bunlar olurken Mekke’de tam bir kargaşa yaşanıyordu. Evler, sokaklar, tüm köşe başları, vadiler ve dağlar didik aranıyor; çöldeki kabilelere haberler salınıyordu. Yüz develik ödülün iştahıyla harekete geçen bedeviler, çölü karış karış tarıyor, Medine’ye giden tüm yolları kontrol ediyorlardı.

Efendimizin Medine’ye gideceğini bilen Mekkeliler araştırmalarını bu bölgeye yönlendirmekle birlikte içlerinde iz süren katiller Sevr Dağı’nın eteğine kadar geldi. Katillerden bir tanesi izlerin bittiği yeri gördüğünde Kureyşlilere aradıkları adamın dağın tepesindeki mağarada olduğunu söyledi. Müşrikler mağaraya yaklaştıklarında Hz. Ebû Bekir baygın gözlerini açmış efendimizin o tebesümel baktığını görmüştü. Mağaranın dışından gelen sesleri duyunca Nebi’ye bir zarar geleceği endişesiyle mağaranın o küçücük girişine gövdesiyle kapamış ve efendimize bir zarar gelecek endişesiyle ağlamaya başlamıştı. Muhammed aleyhisselâm sevgili arkadaşına “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” buyurdu. Müşrikler mağaranın ağzına kadar gelmişlerdi. Hz. Ebû Bekir “Ey Allah’ın Rasûlü, aşağı baksalar bizi görecekler!” dediğinde Son Peygamber’in cevabı “Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında neden endişe ediyorsun?” olmuştu. Katiller mağaranın ağzına geldiğinde örümcek ağını ve yumurtaları olan bir güvercini gördüklerinde iz süren katile öfkelenmiş ve yanlış yola sürüklediği için mağaradan öfkeyle uzaklaşmışlardı.

 Katillerle Allah Rasûlü arasında yalnızca bir örümcek ağı ve bir çift güvercin vardı. Bir adım ilerleseler ya da biraz eğilseler Efendimizi göreceklerdi.  Bir örümcek ağı ve bir çift güvercin şeytan ve dostlarını mağlup etmişti. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilemezdi. Allah, Rasûlü’nü korumuş, zalimlerin tüm planlarını boşa çıkarmıştı.

 

Canlar: Bu kıssadır bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük söyledik ve bu kıssadan nasibimize düşen söz ''Hayat Hicrettir, mümin ise müebbet muhacir...'' Efendim Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola! bir dahaki kıssada görüşmek ümidiyle…

 

...

 NOT: Hikayenin devamı yakında piyasaya çıkacak olan MEDAHD HİKAYELERİ kitabımda bulabieceksiniz.

Videolar
 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...