Bazen;
Yüreğimize saplanan,
Aperatif bir bakışa,
Cümle kapımızdan firar eden
Eflatuni düşüncelerimizi emanet ederiz.
Bazen;
Metaneti apış arasına kaçmış,
Kelimesi sahipsiz bir satıra,
Kör bıçaktan arta kalan
Kan damlasını emanet ederiz.
Bazen;
Sabahçı kahvelerinin bekçisi,
Anı kazıntılarıyla dolu tahta masalara,
Kırık bir bardaktan dökülen
Yalnızlığımızı emanet ederiz.
Bazen;
Canı canana teslim etmektense,
Başka gözden süzülen bakışımsız edaya,
Hülyalardan vazgeçip
Canımızı "aşk" diye emanet ederiz...
Bazen;
Bir avuç hatıraya sığınıp,
Sessizliğin koynunda dinleniriz.
Kendi özümüzü unutur da
Yabana emanet ederiz...
Ve en nihayetinde,
Yaban ellerde kuruyup solan aşk,
Dönüp dolaşır ve sonunda sahibini bulur.
Bazen yanılır,
Bazen adresini unutur.
Ama aşkın sahibi asla unutmaz;
Tövbe kapısını aşkın hatırına açık tutar.