Web Tasarım Ankara

 Dostlarım iğne çuvaldız meselesi var...

97 kişinin katledildiği o vehim olayda hayatını kaybedenlere üzüldüğüm için bana ağır eleştiri gönderen Dostlarım...
Öncelikle Şunu belirteyim...
...

Teröre ve terör yanlısı olan her düşünceye karşı olduğum gibi oradaki vehim olaydan sonra Katil devlet sloganları atanların devletimin polisine düşman gibi saldırdıklarını gördüğüm zaman bunu yazıya dökmemiş olsam da emin olun o iğrenç yaratıklara en ağır küfürleri göndermişimdir...
...

Orada bulunan HDPKK yada diğer Terör örgütü yanlısı ya da sempatizanı olan kişilerin ülkemin bekası için nasıl bir hain plan içinde olup o ihanet sarmalında halay çektiklerini gören ve bunu anlayacak ve sonuna kadar savunacak birisiyim...
...

HDPKK eş başkanının daha olayın üzerinden on dakika geçmeden televizyonlara katil devlet diyerek açıklama yapmasını ve o acı olayın kanları yerde kurumamışken orayı seçim meydanına çevirip sırıtarak nasıl oy istediğini gören bir insanım...
...

O meydana toplanan kişilerin amaçlarının Devlete diz çöktürmek için BARIŞ sloganlarının arkasına sığındıklarını biliyorum ve idrak ediyorum.. Ama her ne düşüncede olursa olsun o kişilerin Allah'ın birer sevgili kulu olduğunu düşünerek ölen isimlerin arasında acaba tanıdığım birisi varmı diyerek teker teker okudum ve Allah'ın bir kulu, olarak önce insan, bir baba, bir eş, bir ağabey, bir sevgili olarak üzüldüm ve ağladım...
...

Benim bu insanı yanımı zayıf ve iki yüzlü bulan dostlarımın sözlerine incinmedim gücenmedim Allah'a havale ettim... Çünkü doğrusunu o biliyor...
Not:
Bu sözleri bugün bir dostumun sitemi üzerine yazdım...
Dostum bana aynen şunu söyledi..
'' Hocam onlar devlet düşmanıydı, terör sempatizanıydı nasıl görmezsin? Bak ölenlerin arasında bir genç kız var ki Savcımız Selim Kiraz'ı şehit eden teröristleri öven mesajlar paylaşmış. Bu kadar açık şekilde terör yanlısı olan kişilere hala üzülüyor musun? ''
Verdiğim cevap...
...

Sevgili dostum benim düşüncelerimin merkezinde Aşk var..
Aşkın aşkını veren aşkın sahibi bu sevgiyi yüreğime bahşetmiş bende onun nazarında yine onun izniyle kullarını sevmek zorundayım...
Mevlana be güzel söylemiş ''Pisler, pisliklerini yapar ama 
sular da temizlemeye çalışır'' Onca pisliğin içinde Su gibi aziz ve temiz olmamız bize farz kılınmış.
...

Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir. Ben o insanların yanlışı olduğunu görüyorum ama mazlum olduklarını bilemiyorum göremiyorum. .
Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şerif-inde bizlere şöyle buyurmuştur. ''Kafir de olsa mazlumun âhını almaktan sakının.''
...

O yüzden o kişilerin terör yanlısı olan davranışlarının aşikar olduğu görünse bile gözlerim o meydanda yüreklerini görüyor diyemem ve içlerini bilemem ve her halukarda mazlumun bedduasından korkarım...

...

Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.MEVLANA
Lütfen aşağıdaki kıssayı okuyun...

 

 

 

Hicretin sekizinci yılında, Mekke'nin fethedildiği gün, Hazreti Hamzayı hunharca şehit eden Vahşî, Mekke’den kaçtı. Bir zaman uzak yerlerde kaldı. Sonra pişman olup, Medine’de mescide gelip, selam verdi. Resulullah Efendimiz selamını aldı. Vahşî dedi ki:

 

- Ya Resulallah! Bir kimse Allah'a ve Resulüne düşmanlık yapsa, en kötü, en çirkin günah işlese, sonra pişman olup temiz iman etse, Resulullahı canından çok seven biri olarak, huzuruna gelse, bunun cezası nedir?

 

Resulullah Efendimiz buyurdu ki:

 

- İman eden, pişman olan affolur. Bizim kardeşimiz olur.

 

- Ya Resulallah! Ben iman ettim. Pişman oldum. Allah Teâlâ'yı ve Onun Resulünü her şeyden çok seviyorum. Ben Vahşî’yim.

 

Resulullah Efendimiz, Vahşî adını işitince, Hz. Hamza’nın şehit edilmiş hâli gözünün önüne geldi. Gözleri yaşlandı.

 

Vahşî, öldürüleceğini anlayarak kapıya yürüdü. Eshab-ı kiram kılıçlarına sarılmış, işaret bekliyordu. Vahşî, “Son nefesimi alıyorum!..” derken, Cebrail aleyhisselam geldi. Allah Teâlâ buyurdu ki:

 

- Ey Sevgili Peygamberim! Bütün ömrünü puta tapmakla, kullarımı bana düşman etmeye uğraşmakla geçiren bir kâfir, bir kelime-i tevhid okuyunca, ben onu affediyorum. Sen, amcanı öldürdü diye Vahşî’yi niçin affetmiyorsun? O pişman oldu. Şimdi sana inandı. Ben affettim. Sen de affet!..

 

Herkes, "Öldürün!" emrini beklerken, Resulullah Efendimiz buyurdu ki:

 

- Kardeşinizi çağırınız!..

 

"Kardeş" sözünü işitince, saygı ile çağırdılar. Peygamber Efendimiz Vahşî’ye, “affolunduğunu” müjdeleyerek buyurdu ki:

 

- Fakat, seni görünce dayanamıyorum, elimde olmadan üzülüyorum.

 

Hz. Vahşî, Resulullahı üzmemek için, bir daha yanına gelmedi. Mahcup, başı önünde yaşadı. Aynı mızrak ve okla peygamberlik iddiasında bulunan Yalancı Müseyleme’yi öldürdü ve büyük hizmet etti.

 

Hicretin sekizinci yılında, Mekke'nin fethedildiği gün, Hazreti Hamzayı hunharca şehit eden Vahşî, Mekke’den kaçtı. Bir zaman uzak yerlerde kaldı. Sonra pişman olup, Medine’de mescide gelip, selam verdi. Resulullah Efendimiz selamını aldı. Vahşî dedi ki:

 

- Ya Resulallah! Bir kimse Allah'a ve Resulüne düşmanlık yapsa, en kötü, en çirkin günah işlese, sonra pişman olup temiz iman etse, Resulullahı canından çok seven biri olarak, huzuruna gelse, bunun cezası nedir?

 

Resulullah Efendimiz buyurdu ki:

 

- İman eden, pişman olan affolur. Bizim kardeşimiz olur.

 

- Ya Resulallah! Ben iman ettim. Pişman oldum. Allah Teâlâ'yı ve Onun Resulünü her şeyden çok seviyorum. Ben Vahşî’yim.

 

Resulullah Efendimiz, Vahşî adını işitince, Hz. Hamza’nın şehit edilmiş hâli gözünün önüne geldi. Gözleri yaşlandı.

 

Vahşî, öldürüleceğini anlayarak kapıya yürüdü. Eshab-ı kiram kılıçlarına sarılmış, işaret bekliyordu. Vahşî, “Son nefesimi alıyorum!..” derken, Cebrail aleyhisselam geldi. Allah Teâlâ buyurdu ki:

 

- Ey Sevgili Peygamberim! Bütün ömrünü puta tapmakla, kullarımı bana düşman etmeye uğraşmakla geçiren bir kâfir, bir kelime-i tevhid okuyunca, ben onu affediyorum. Sen, amcanı öldürdü diye Vahşî’yi niçin affetmiyorsun? O pişman oldu. Şimdi sana inandı. Ben affettim. Sen de affet!..

 

Herkes, "Öldürün!" emrini beklerken, Resulullah Efendimiz buyurdu ki:

 

- Kardeşinizi çağırınız!..

 

"Kardeş" sözünü işitince, saygı ile çağırdılar. Peygamber Efendimiz Vahşî’ye, “affolunduğunu” müjdeleyerek buyurdu ki:

 

- Fakat, seni görünce dayanamıyorum, elimde olmadan üzülüyorum.

 

Hz. Vahşî, Resulullahı üzmemek için, bir daha yanına gelmedi. Mahcup, başı önünde yaşadı. Aynı mızrak ve okla peygamberlik iddiasında bulunan Yalancı Müseyleme’yi öldürdü ve büyük hizmet etti.

 

...

 

Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.MEVLANA

 

 

Gönül deryamız bizleri nereye sürüklerse,duygularımız da pupa yelken oraya doğru sürüklenir gelir...İnsan oğlu nefsine yenik düşmemesi için haktan yana meyilli olması gerekir ki gaflete düşüp yanlışa düşmesin.

...

Oradaki insanlarımız bizim gözümüzde haksız ve orada toplanan kişilerin sürüklendiği yolun gaflet olduğuna sonuna kadar inanıyorum. Lakin siyasi düşüncelerindeki doğruluğuna inandıkları yelkene binmiş ve dümenini duygularının kontrolüne vermiş neresi eğri neresi doğru olduğuna kendi karar vermiş ve doğru bildiği yolda ilerliyor..

...

Ve Katil devlet diyerek sarayın savaşı diye gördükleri terör belasının uçkurunda sürüklendiklerini kabul etmedikleri için o gün HDPKK lıların arasında aynı gemideyiz diyerek toplanmışlar... Kimisi İstanbul'dan, kimisi Van'dan çoluk çocuk gelmişler amaçları ne doğru bildikleri yolda seslerini duyurmak...

...

Oraya gelenler o gün orada eylem yapmak için gelmişler, yani Gezi olaylarında olduğu gibi ortalığı yakıp yıkmaya da gelememişler. Belki aralarında yakıp yıkmayı da düşünenlerde vardır...

Lakin amaçları eylem olan ve kendi siyasi düşüncelerini duyurmak için gelenler kalleş bir bombayla pusuya düşürülüp öldürüldüler.

Tıpkı HDPKK köpeklerinin askerimize polisimize gencecik çocuklarımıza kurduğu hain pusular gibi kalleşçe...

...

Lakin orada öldürülen kişilerin yüreklerindeki duayı bilemem ve kalleşçe düşürülen pusu yüzünden mazlum durumuna düştüler..

Şimdi ben kalkıp oh olsun hak ettiler, su destisi su yolunda kırılır nasıl derim.

Orada öldürülen bir kişinin dahi sabah namazında kendi bildiği doğrudan yola çıkarak Rabbım dan yardım istediğini nasıl bilirim...

...

Bundan dört yıl önce hapishaneden mahkemeye giden cezaevi arabasında 5 suçlunun araba arıza yapıp cayır cayır yanmasını televizyonlarda gördüğüm zaman dahi hak etmişlerdi onlar suçlu diyemedim...

Ben orada benden farklı düşünüyor diye hak yoluna hakça tutunamamış diye Rabbımın verdiği hükme rıza göstermeyip Hak ettiler nasıl derim...

...

Yunusun sözünü çarpıtmadan orijinal haliyle paylaşıyorum,

''Elif eyledik ötürü, pazar eyledik götürü.!

Yaratılanı hoş görürüz, Yaratandan ötürü.!!!

Yaradandan ötürü, yaratılana muhabbet, merhamet, benim için bir kulluk vazifesidir.

...

 

Yaratılanın hakkını gasp etmek büyük bir kıyamet hesabıdır. Şair Firdevsî, Şehnâme adlı eserinde bak ne güzel ifade eder...

 

“Bir yem tanesi çeken karıncayı dahi incitme! Çünkü onun da canı vardır. Can ise, tatlı ve hoştur.” Alemlerin Efendisi, hayvanların faydasız ve sebepsiz yere, keyfî bir şekilde öldürülmesini yasaklamıştır. Bir hadîs-i şerîfinde bizlere şöyle buyurmuştur

“Kim bir serçeyi boş yere sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyâmet günü o serçe feryâd ederek Allâh’a şöyle seslenir:

–Ey Rabbim! Falan kişi beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi.»” (Nesâî, Dahâyâ, 42)

...

Alemlerin efendisi sevgili peygamberim, Bir serçeyi dahi boş yere sırf eğlence olsun diye öldürülmemesini bizlere salık verirken orada 97 can kahpe bir bombayla öldürülmüştür.. Ben yaratılanın yaşam hakkını gasp edenleri alkışlayıp ölen canlara hak ettiler oh olsun nasıl derim...

 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...