Web Tasarım Ankara

 Düşünceler İyi Ve Cesur Olanların Beyinlerinde, Kollarında Gelişmelidir; Yoksa Rüya Olmaktan İleri Gidemezler. EMERSON

AH ŞU RÜYALAR

Gece yarısı uykumun arasında sevinçle buldum diyerek uyanmış ve  yanıbaşımda bulunan çiftdikişli karalama defterime hemen çizivermiştim…Çizdiğim jonglor kuklam, benim uyurken tekniğini bulduğum beş kuklamdan biriydi.. Onsekiz iple oynatılan Jonglor kuklamın iplerininin nasıl bağlanacağını sabah yine unuturum korkusu, kabus gibi uyanmamı sağlıyordu..Rüyalarımın kahramanları her ne hikmetse  o günlerde hep kuklalarım oluyordu…Rüyalarımda yeni kuklalar keşfedip onları gerçeğe dönüştürüyordum…Gözü kapalı olduğum anlarda, rüyalarımdaki cesaretim kuklalarımla dost olmamı sağladığı gibi onlarla olan beraberliğimi bu günlere getirmemi sağlamıştı..Çocukluğumda ailemin tüm kuklalarından nefret ederdim…Çünkü onlar yüzünden hiç arkadaşım olmazdı…Babam tiyatronun organizasyonunu yapmak için yanımızdan ayrıldığında annem ve ben otel odasında o sevimsiz kuklalarla haftalarca beklerdik…Filanca şehrin postanesinden bağlanan telefonla babamdan haber gelirdi ve biz falanca şehre gitmek için filanca şehrin otagarında otobüsün şoförüyle pazarlık ederdik..Kuklaların bulunduğu sandıklar 302 Mercedes otobüsün altındaki bagaj bölümünün yarısını kapladığından, bizim olmayan paramızın yarısını alıp götürürdü…Turneler yüzünden şehirden, şehre yolculuk hiç bitmedi ve o iki sandık kukla yüzünden göçebe hayatımız bizi bir şehre bağlayamadı…O yüzdendir ki Anadolu’nun herhangi bir kentinde uzun süren arkadaşlıklarım ve evimiz olmadı…Otel odalarında geçen yaşamım kuklalardan nefret etmemi sağlıyordu…En uzun kaldığımız şehirlerden biri olan Adana da annem hastalanınca babamla sahnede beraber oynatmıştık kuklaları… Benden 14 yaş büyük olan El ibişimiz benim küçük parmaklarıma olmadığından evin küçük oğlu olan kuklanın alttan gelen sopasını tutarak seslendirmek ve oynatmak bana düşmüştü…Perdenin arkasından  duyabildiğim sesler ilk repliklerimin bugün bile aklımda kalmasına sebep olmuştu…Affet beni ibiş amca, ben şimdi ne yapacağım..dediğimde gözlerimden süzülen yaşları babamın elindeki emektar kuklamız ibiş amcanın etekleri siliveriyordu.. Yorulan minicik kollarımdaki kuklaya ibiş amcanın o tahta eliyle alnına vurarak….Hangi taş büyükse bu kafanı o taşa vur diyerek sahne dışına kovaladığında…Kollarımdaki yorgunluğun acısını çocukların alkışları alıp götürmüştü.

O alkışlar benim sahneye olan düşkünlüğümü perçinlemişti… Kuklalara olan nefretim ise bir anda büyük bir aşka dönüşüvermişti…

Düşüncelerimi ve projelerimi kuklalarımın üzerinde korkusuzca deneyerek başarılı olmuştum… Kuklalarıma olan sevgim kollarımda büyüttüğüm çocuklarıma dönüşüvermişti...

RÜYALARIM GERÇEK OLMUŞ VE BEN HAYAL SATAN BİR HAYALBAZ OLUVERMİŞTİM…

Fotoğraflar
Videolar
 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...