Web Tasarım Ankara
Mesela karanlık yolda aydınlığı aramak

''mesele karanlık yolda aydınlığı aramak''

Ülkemizde tuzu kuru olup ta Aydın'lığı bulduğunu düşünen dostlarımın sosyal medyada paylaştıkları küfür hakaret ve hor görmeye yönelik paylaşımlarını gördükçe ben karanlıkta kalmaya devam edeyim diyorum...

''Neden böyle düşünüyorum uzun uzadıya bu yazımda paylaşacağım''

Dostlar son zamanlarda sosyal medya kalemşorları tarafından paylaşılan nifak ve hakaret kokan yazıları ve görüntüleri gören 17 yaşında gencecik bir kardeşim hocam nereye gidiyoruz hemen herkesin paylaştıklarını gördükçe ''eyvah ülkem elden gidiyor'' diyerek korkuyorum ve siyasi ve hissi duygularımı sorgular hale geliyorum ne yapmam lazım yardım et diye mesaj göndermişti...

Ona verdiğim cevabı sizlerle paylaşayım öncelikle.

Oğlum şu anda sen bu yazıyı anladığım kadarıyla evden yazmıyorsun, yani evinde internet yok? Babam eve İnternet aldırmıyor hocam... Neden? 14 yaşından beri çok istememe rağmen paramız yok ve internetin yararı değil zararı var dediği için...

İŞTE DOSTLAR ASIL MESELE TAMDA BURADA BAŞLIYOR...

Ülkemizin büyük bir çoğunluğu özünde Anadolu terbiyesiyle yetişmiş yüreği saf ve temiz ama ilkokulu okumuş yada terk etmiş kimimize göre cahil, bazılarına göre bidon kafa, halkını tanıdığını iddia eden aydıncıkların ise göbeğini kaşıyan adam dedikleri ve dokuz seçimde de sevmedikleri partiye oy verince koyun diyerek hakir gördükleri kişiler anne babalarımız Anadolu’nun bakir kalmış terbiyesiyle yetiştirirken bizleri kültürle, sanatla ve özellikle iletişim konularından bizleri uzak tutmuştur...

İşin özüne bakarsanız Anadolu da anne ve babalarımızın çocuklarının kültürle, sanatla, ve iletişimle temas kurdurmaması bazı aydınların işine gelmiş ve meydanı boş bulup at koşturmuşlardır...

Tiyatro sanatı onların anlayışlarının doğrultusunda serpilmiş büyümüş ve sanat sözüm ona evrensel olması gerekirken biz zati tekellerine hapsetmişler…

Sinema onların olmuş, televizyon onların arka bahçesi olmuş ve ekranlardan aldıkları şöhret ile ne oldum delisi olup kendi halkını hor gören siyasi demeçlerine bir bakın neden böyle dediğimi anlarsınız...

Değerlerini muhafaza etmeye çalışan bir nesli içine kapamışız, ve değerlerini vıcık vıcık hale getirenleri ekranlar sayesinde kahraman haline getirmişiz ve onların şöhretlerini siyasi nefsine peşkeş çekmesine izin vermişiz ve kendi siyasi düşüncelerine yakın görmedikleri kişileri yerden yere vurmalarını üf ne konuştu üf nasıl küfür etti diyerek onları AYDIN çerçevesine oturtmuşuz…

Aydın portresine oturttuğumuz aydın sanatçılarımızın egoları şiştikçe böbürlenmiş ve böbürlendikçede eskinin deyimiyle''sosyeteye girmiş'' ukalalaşmış, halkını tepeden görmeye başlamış ve enerjisini siyasete vererek asıl işi olan sinemaya, tiyatroya, sanata uzak kalmışlardır...

Türk Tiyatrosunun son yüzyılına bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız...

Şu anda at koşturdukları tiyatro sahnesinin asıl emekçisi Rahmetli Muhsin Ertuğrul ve diğer ustaların çabalarıyla ''perdeli tiyatroya'' kavuşmuş ülkemiz....

Salonlar yapılmış! yapılmışta, öncelik nereye tabii batıya?... Neden batıya yaptılar? Çünkü orada sahneye talep var...

Peki Neden batıda talep varda bugün sanattan uzak kalan Anadolu'da yok?

Çünkü okumuş insan sayısı batıda çokta ondan!

Batıda sahneler ve konservatuvarların açılmasının sebebi en nihayetinde Nerede hareket orada bereket...

Öncelik okumuş insanların taleplerini karşılamak olmalıydı, ve onların isteğine göre salonlar açıldı ve tiyatro sahnelerimizde batıdan devşirme oyunları sözüm ona modern toplum anlayışına sunmakla amaçlarına ulaşacaklardı...

İyi fikirdi bu proje tutmuştu ve tiyatro o günün elit kesimlerinin taleplerine uygun cevaplar veriyordu ve oyunlar onların isteğine göre ''İstanbul Türkçe'siyle'' oynanıyordu ve üff alkış gırla kıyamet, seyirci ayakta alkışlıyordu! HANGİ SEYİRCİ belli bir zumreye! aydın olduklarını düşünen zümreye hitap eden müthiş bir sanat dalı TİYATRO muz dünyaya geliyordu ve geldi...

ŞİMDİ batı özentisi tiyatroya oyuncu lazımdı ve nereden bulunacaktı? Bunun için oyuncu yetiştirmek gerekirdi ve ısmarlama Konserve'tuvarlar kuruldu ve bu konserve'tuvarlar oyuncu arayışına girdi...

O dönemdeki Türk filmlerinde kullanılan meşhur replik ''Sosyete kesim'' çocuklarını konserve'tuarlara gönderdiler... Ve uzunca bir süre halktan kopuk ama parası bol tuzu kuru bir kesim ballı börekli devlet sanat anlayışını kendi aralarında paylaştılar...

PEKİ HALKIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU?

İbrahim Tatlısesin yıllar önce televizyon spikerine söylediği şu doğru sözü hatırlatıyorum ''kardeşim Urfa'da OXFORD vardı da ben mi okumadım...

Yahu Anadolu insanına Tiyatro götüren oldu da, onları adam yerine koyup ''Tiyatro sanatı halkın değerlerini muhafaza eder çünkü tiyatro halk için yapılır'' denmedi bu güveni verilmedi... Batının anladığı ayakta alkışladığı baldırı çıplak kimliği gaydırı gubbak oyunlar sundular tepki çekti anadolu insanı kendini göremedi, o oyunlar onlar için En büyük işkenceydi...

Dönemin Türk sinemasının kahramanları bugünün aydın insanları NAYIR, NOLAMAZ, diyerek sözüm ona İstanbul Türkçesiyle beyaz perde de ve tiyatro sahnesinde oynadılar ve o kıytırık güzel Türkçe'yle çekilmiş filmleri ve oyunları Anadolu'ya götürdüklerinde o yörenin seyircisi anlamadığı için ve kendi yüreğinden sızan kırık Türkçeye uzaktan yakından alakası olmadığı için İstanbul Türkçesi diliyle zorla oynatılan oyunlar(operetler) Anadolu halkını itti... Aboo tiyataro buysa benden uzak dursun, aboo sinema buysa benden uzak dursun dedi uzak durdu...

Lakin sinema perdesinin yaldızlı hayat anlayışı arada sıkışmış olan gençleri kendine çekmiş ve Sinema'da tiyatroda oynamak için memleketlerinden kaçmış...Bakın bu tarz kaçış hikayelerini siyah beyaz filmlerin konularında çok rahat görebilirsiniz...

Çünkü sanattan uzak tutulmak zorunda bırakılan o gençler için ''sanat'' şöhret demekti, zaten ailesi tarafından uzak tutuluyordu tek çareleri şöhret için taşı toprağı altın İstanbul'a kaçmaktı...

Ve ne yazık ki az sayıda olsa da bu gençler Şöhreti yakalamaya çalışırken 3.sınıf pavyonlarda şarkıcı yada konsomatris oldular, yada Türk sinemasının figüran kadrosunda üç kuruş lokmaya kahve köşelerinde süründüler...

Gelelim batının kalesi haline getirilen İstanbul'a; Sözüm ona sırtını batıya dayamış olan Modern ülkemizin batıya kültürüne yönelmesi için özel seçilmiş Sanat kurumları kurulmalıydı kuruldu, Konserve'tuvarlara askeri dikta eğitim anlayışıyla öğrenci bulunmalıydı bulundu...

Tek tip Asker'i eğitim anlayışıyla Konserve'tuar eğitimleriyle halkından kopuk, halkının dini ve manevi değerlerini hor gören eğitim anlayışıyla eğitilen o dönemin güya okumuş(sosyetik) elit kesim çocukları zamanla mezun oldu,oldu,oldu,oldu,oldu,oldu ve ne yazık ki o mezun asker sanatçılar öğrenci yetiştirdi,yetiştirdi,yetiştirdi,yetiştirdi...

Okullar ilk mezunlarını verdi, ve sahneye çıktılar oynadılar,oynadılar,oynadılar,oynadılar,oynadılar,oynadılar ve kendi statik seyircileri geldi,geldi,geldi ve gelmeye devam ediyor peki nerede Batı'da...

Yani sanatçılar! sanatseverlerine! kendileri çaldı kendileri söyledi...

Batı Tiyatroyla sanatla gelişiyordu!!!

Ya Anadolu? Orayı düşünenler ise size tiyatro getiriyoruz diye tiyatro salonları yaptılar!! İyide Tiyatro ne?

Anadolu insanının bir kez bile gelmediği batı özentisi şahika operet tarzı oyunlara imza attılar, yani Batıda yaptıkları gibi kendileri çaldı kendileri söyledi... Savunmaları çok ilginçti kardeşim Anadolu da gittiğimiz Salonları halk hep doldurdu!

Hadi len orada okumuş bir kaç memur polis ve asker ya da öğretmen kişiler ve onların çocukları salona geliyordu iyi de HALK neredeydi?

Yoktu ve batı özentisi sanat anlayışına asla gelmeyecekti...

Ve bu batı hayranı sanatçı! aydın kişilerin işine geldi...

Kendi asker Tiyatrolarını kurdular!

Kendi asker oyuncularını yetiştirdiler,

Kendi asker Sanatkarını alnında ışık olan üstün yetenek cilasıyla pohpohladılar...

BATIYA BAKAN AYDINLIK YOL DİYE ÇİZDİKLERİ yolu o yolun yolcusu olan hazır kıta seyirci ve sanatçı! portföyü çok rahat görüyordu, çünkü sanat onların meydanıydı, çünkü o meydan da onlar çalıp,onlar oynuyordu...

Sonra kendi ektikleri sanat tarlasında yaban otları baş göstermeye başladı ve toprağın ihtiyacı olan maneviyatı sanat anlayışlarına beton çivisiyle çakmaya başladı...

Halkın değerlerine sahip çıkan cesur yürekler birer birer ortaya çıkıyordu ve

''Aydınlık yolu herkes bulur mesele karanlık yolda ışık aramak.. diye haykırıyordu...

Dostlar;

Apartmanların penceresi olmayan bazı bölümleri vardır ve oraya aydınlık adı verilir ya işte böyle bir alanda SANAT YAPMAYA ÇALIŞAN AYDINLIK heveslisi bir aydın kesim apartmanını beğenmediği kendini oraya hapsetti... Aydınlık orasıydı, konserve'tuar dedikleri konserve yaşamlarında iman noktasından uzak nefslerini cilalamakla meşkul insan kalabalığı ülkemizde söz sahibi oldu...

Batıya bakan yüzlerinin astarları kuvvetli olduğu için Tiyatro onların, sanat onların, fikir onların, kitap onların, şiir onların oldu...

SONRA cesur yürekli yaban otları her defasında koparıldılar(hapse atıldılar), ve her defasında tekrar tarlada boy gösterdiler ve her defasında yeter artık ey halkım uyanın dedilar...

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları...

ŞİMDİ aydınlık! Türkiye'min aydın neferleri sosyal medyada halktan kopuk şöhretlerinin nimetlerinden geçiniyor...Halkı küçümsüyor,halkı hor görüyor,kaybettikleri her seçimde kendi siyasi düşüncelerine yakın olmayan halka dokuz defadır hakir gördüler... Onlar hakir gördü ama kazanan halk oldu...

Halkın yüzde ellisi aptal diyebilmek için aziz nesine dayanarak yaparak halkın yüzde altmışı aptal sözüyle konserve'tuvar eğitimi almış aydın sanatçılar propagandalarına dayanak yapıyorlardı...

İnternet onlardaydı meydan onlardaydı ve istedikleri gibi at koşturuyorlardı... Ve bazı gençleri sosyal medya aracılığıyla kendi çiğ ve aydınlık! düşüncemize nasıl peşkeş çekeriz diyerek kirli ve çamur kokan sözde kasetlerle ve katakulli oy cambazlığıyla halktan oy toplamaya çalışıyorlardı...

Onlara göre aptallığı tescilli olan halka Son yerel seçimde OY Pusulasına ''ESMA YAZ'' diyerek onların aptallıklarından nasıl oy alırız planları yapıyorlardı...

Farkında olmadan konserve siyasi düşüncelerinin anlamadığı tek şey kendi aymazlıklarını tescillettiriyorlardı...

Sonra her şey ters dönmeye başladı Anadolu insanı ayaklanıyordu ve onların itici anlayışlarını sosyal medyada paylaşıyorlardı ama bir anda işler ters gitmeye başladı...

10 yıl önce iki milyon olan internet kullanımı otuz milyonlara çıkıyordu ve Anadolu'da yetişen yeni nesil anne babalarıyla dalga geçen sanatçı aydınları görüyor ve tanıyordu.. Yeni nesil sanat çerçevesi içinde onların hakaretlerine katlanamaz oldu ve kendi illerinde belediyeler ve halk eğitim md.lerinde açılan sanat kurslarına katılmaya başladı...

Yavaş yavaş sanatla tanışmaya başladı ve Aydın' sanatçıların tavırlarının hareketlerine pes edip ailelerini karşılarına alarak ya da ikna ederek sanat yapmaya başladırlar...

Canlı şahit olduğum son on yılda çok şeyler değişti ve hakir görülen halkın çocukları sanat yapmak için kılı kırk yararak hakir görülen ailelerini ikna ettiler...

Sonra oy verdikleri hakir görülen partilerinin başkanlarına milletvekillerinin yakalarına ben sanat yapmak istiyorum ve ben sanatı kendi ideolojilerine peşkeş çekenlerden usandım ben sanat yapmak istiyorum demeye başladırlar...

Geçen sene bir oyunla Konuk olduğum Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesinde altı yedi başörtülü kardeşim yanıma gelip hocam biz tiyatro eğitimi almak istiyoruz baş örtüsü engel olurmu dediklerin hayır başörtüsü neden tiyatro eğitimine engel olsun seneye kurslarımıza bekliyorum demiştim...

Bir nesil uyanıyor ve sanat yapmak ve sanatın içinde olmak için hükümeti ve şehrindeki belediye başkanını sıkıştırarak sanat etkinliği istiyoruz diyerek sorgulamaya başladı... Son örnek; ramazan eğlencesi için Kastamonu belediyesinin misafir oldum sahneye davet ettiğimiz sayın başkanı halkın büyük çoğunluğu sanat etkinliklerinin devamını istemek için hem sözlü hemde alkışla devamını istiyoruz dediler...

Çok eski değil dört sene önce büyük sanatçı! Haldun Dormene bir gazete de röportaj yapmışlar ve sordukları soruya net cevap şuydu ''tesettürlü kadın tiyatro yapamaz'' Ama şimdi o kadınlar tiyatro yapmak için sınırları zorluyor...

Yine çok önemli bir sanatçımızın açıklaması hala kulağımda çınlıyor ''tiyatro sahnelerinde mescitler açılmakta ne demek kardeşim sahneyi camiye çeviriyorlar demişti''

Ve mescitler açıldı ve vakit namazını kaçırmayacağını düşünen insanlar tiyatrolara gitmeye başladı...

Örnek; Bizim üç perdeli oyunlarımız var ve akşam namazını içine aldığı için oyunlara gelmeyen seyircilerimiz oluyordu ve gelen talepler nedeniyle mescit açıldı ve perde arasında namaz kılan seyircilerimiz oyunlarımızın gediklisi olmaya başladı...

Ey aydın sanatçı!

Hakir gördüğün o insanların çocukları hızla büyüyor ve senin o çirkin tavırların yüzünden kendi çocuklarını sanat yapabilmesi için destek vermeye başladı...

Yine de Her musibette bir hayır vardır senin bu çirkin hakaretlerin ve seçkin insan portföyünden gına getirdiğin insanlar uyandı...

Aptal dediğin,koyun dediğin,bidon kafalı dediğin,çoban dediğin insan senin insanın, ve oy almayı dahi iğrenç emellerinle sözüm ona kurnazlığınla dokuz seçimdir almaya çalıştın beceremedin...

Hakir gördüğün halk uyanıyor önüne konmuş onca zorluklar birer birer aşarak ''mesele karanlık yolda aydınlık aramak'' diyerek gürül gürül geliyor...

SANAT bizim tekelimizde diye böbürlenenler Bekleyin çok yakında...

 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...