Web Tasarım Ankara

'' Ramazan ayında karşıma çıkan ilk kahramanım ''

Eskiye dair güzel olan ne varsa kum taneleri gibi parmaklarımın arasından kayıp gidiyor ve ne yazık ki ben dur diyemiyorum...

Hafızam sanki benimle köşe kapmaca oynuyor ve geçmişte ne kadar güzel anılarım varsa elimden kaçıp gidiyor...

Yaşadığım acılar ve üzüntüler sanki zihnime kazık çakmış...

Geçmişin tozlu raflarından aldığım her anı da çok zorlu bir çocukluk geçirdiğimin belgeleriyle dopdolu...

Sizlere şimdi anlatacaklarım o günlerden arta kalan anılarımdır...

 

İşte onlardan bir tanesi…

 

Çocukluğumdan arta kalan anıların arasında rahmetli annemle yalnızlığımızı katık edip kimseye muhtaç olmadan yaşadığımız günlerdir...

Ramazan ayında her evde bir tatlı telaş olurken bizim ev annem işten gelene kadar hep sessiz kalırdı...Rahmetli annem işten geldiği zaman muhakkak koltuğunun altında sıcak bir pidenin buharıyla beraber gelirdi ve soğuk evimiz bir anda ısınıverirdi...

İşten geldiği zaman ezan okunmuş olurdu ama Nasıl yapardı bilmiyorum ama geldiğiyle mutfağa girmesiyle soframız kurulu verirdi... Kapı komşumuz suzan teyze o gün annemle birlikte gelmişti ve yemekten sonra üç oğluyla birlikte bizi size muhtar amcanız bir şey verecek diye hadi bir koşu gidin demişlerdi...

Merakla gittiğimiz ve kapısında teravi namazı nedeniyle beklediğim foter şapkalı muhtar amca cami çıkışı gülümseyerek gelmiş ve bize siz oturun hemen geliyorum diyerek odasına girip kaybolmuştu...

Köhne bir binanın altında kapısında demir parmaklıklar olan dükkandan bozma küçük odaydı... Sokağın başında siyah bir tencere kapağının altına tutuşturulan bir sarı lambanın etrafında bir tomar kelebeğin ışığın etrafında dans etmelerini gülümseyerek seyrederken adını hala hatırlayamadığım muhtar amca elinde kucak dolusu kutular getirmişti ve her birimize uzatırken ayakkabı numaramızı soruyordu erol ayakkabı numarasını söylediği için bir kutuyu hemen uzatıvermişti... Sonra bize döndü ama ben dahil diğer çocuklar numaramızı bilmiyorduk... Kutuları yere koydu ve foter şapkasını yukarı kaldırdı kutudan çıkardığı ayakkabıları teker teker ayağımıza giydirmişti... Sonra hadi çıkarın bakalım kirlenmesin diyerek kutulara koyduğu siyah rugan ayakabıları koltuğun altıma sıkıştırmıştı...Sonra hadi doğru eve diyerek göndermişti...

Eve anne bak muhtar amca bize ne verdi diyerek çığlık çığlığa girdiğimi hatırlıyorum... Ve sonra uykum gelene kadar evin içinde takır takur dolaştığım ayakkabılarım...

Yatağa girdiğimde yastığımın kenarına koyup uyumaya çalıştığım ve kokusunu hala unutamadığım rugan ayakkabılarım...

Sabah güneşi odama girdiği anda hemen ayaklarıma giyiverdiğim ayakkabılarla annemi uykusundan hadi işe geç kaldın diye uyandırdığımda annemin sarı oğlan çıkar onları bayramda giyeceksin dediğinde başımdan kaynar sular dökülmüştü...

Annem bak oğlum cicilerin gelince beraber giyersin demişti ve rugan ayakkabılarıma giyme yasağı vermişti..

Ciciler olmadan giyilemeyen yasaklı rugan ayakkabılarımla uykusuz geçen gecelerim...

Bayram gelmeden giyemediğim rugan ayakkabılarım sonradan anladım ki fakir olmamızın belgesiymiş...

Kumkapılı foterli muhtar amca arefe gününden bir gün önce bu sefer Annemle beni tekrar çağırmıştı...

Annem işten geldiğinde o yorgun bedenine rağmen beni o yumuşacık göğsüne yaslayarak bir çırpıda muhtar amcanın yanına götürmüştü...

Muhtarlığın önü kalabalıktı ve daha önce hiç görmediğim bir yaşlı adam Kapının önünde elindeki listeden isimler okuyor ve ismi çıkanları sırayla muhtarlık odasına gönderiyordu...

Annem adını hatırlayamadığım o adama isminin okunup okunmadığını sorduğunda aksi ihtiyar adam bekle okunduysa bile en son bir daha okuyacağız diyerek terslemişti...

Annem adama itiraz etmeyerek geri çekilmişti ve ben adamın bakışlarından korkup annemin eteğine yapışı vermiştim... Annemin yanında duran limon kokulu yaşlı teyze üzülme kızım bu ihtiyar aksidir ama iyi yüreklidir sana bağırmak istemedi diye teskin ediyordu... Hemen onun arkasında duran kadın anneme he teyze doğru söylüyor ihtiyar heyetinin en pinti adamıdır ama bayram geldi mi en yardımsever adamıdır diyordu...

İsmi okunup ta içeri girenler dışarı çıktıklarında yüzleri gülüyordu ve ellerinde kocaman renkli kutularla dışarı çıkıyorlardı...

Anneme bize de O kutulardanmı verecekler dediğimde evet sarı oğlan o kutulardan verecekler diyerek saçımı okşamıştı...

Peki ne var o kutularda diye sorduğumda Rugan ayakkabılarımı giyebileceğim zamanın geldiğini söylemişti...

Ben sevinçle annemin eteğine sarılırken ismimiz okunmuştu annem kucağına beni alarak muhtarın odasına girmiştik... Foterli muhtar amca al kızım şu kutular sizin, dediğinde rahmetli annem muhtarın elini öpüp bayramlaşırken omuzumdan çekerek hadi öp muhtar amcanın elin dediğinde muhtar amca foterinin ucunu yukarı kaldırıp gel bakalım ufaklık diyerek bana sarılıvermişti...

Ceketinin yakasından gelen sonradan adını öğrendiğim hacı yağı kokusunu ve utanarak öptüğüm ellerdeki tütün kokulu unutamam...

Yeleğinin cebinden çıkarıp verdiği şekerin kağıdını açmaya uğraşırken evin önüne gelmiştik bile...

Eve girdiğimizde annem kucağındaki kutuları masaya bıraktığında elimde bir türlü açamadığım şekeri fırlatıp hadi açalım anne diyerek kutunun yanına gelivermiştim...

Kutuyu açtığımızda içinden beyaz bir atlet, külot, renkli ayıcıklı çoraplar ve askılı bir pantolonun yanı sıra içine naylon içinden özenle çıkardığımız bayramın sonuna kadar üstümden çıkartmadığım sarı bir tişört çıkmıştı...

Üf ya bu elbiseler Yazlık sinemada seyrettiğim filmdeki çocuğun kıyafetlerinin aynısıydı... Cicilerimi giymiştim ve hapis cezası almış olan Rugan ayakkabılarımı hürriyetine kavuşturma zamanı gelmişti...

Ayakkabılarımı giyindim ve dışarı çıkmaya hazırdım artık, ama bayrama daha iki gün vardı...

Ey güzel Allah'ım;

Bana en güzel bayram sevincini yaşatan foterli muhtar amcaya ve bugünün tüm foterlı muhtar amcalarına o gün minik yüreğimde ki o neşenin çok ama çok daha fazlasını onlara bahşet...

Rabbım tüm hayırseverlerden razı oldun...

Not:

 

Bu anlattığım hikayedeki kahramanım kumkapıda bir mahallenin muhtarıydı... Ve o mahellenin üst tarafı ayakkabı imalatçılarıyla doluydu ve sanırım foter şapkalı muhtar amca ayakkabıcı esnafını tek tek dolaşarak bizim gibi fakir ailelere yardım topluyordu... Ve sizlerle paylaştığım o kutular sanırım ayakkabı kutularıydı ve renkli kağıtlarla kaplanmıştı.

 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...