ZAMANIN İZLERİ
Koş, koşabilirsen,
Bakalım,
Meşakkatli bir yolu tabana kuvvet geçebilir misin?
Kaç, kaçabilirsen,
Bakalım,
Kurtulabiliyor musun sıkıntılardan?
Unut, unutabilirsen,
Bakalım,
Kuruntularından ve anılarından arta kalanları unutabiliyor musun?
Aklına şaşarım;
Anılar eziyet çıkınında olduğu sürece kaçamazsın,
Mehter takımındaki tuğcu başı gibi, iki ileri bir geri gitmek zorunda kalırsın.
Nafile çırpınışlara girme.
Yüreğinde merhamet ve vicdan varsa, eğer, sildim desen de silemezsin...
Acıları unutmak için bulunduğun yerden hızla kaçarsın,
Ama bir o kadar yaklaşırsın,
Çünkü uzaklaştığın ölçüde anılar fabrika ayarlarına geri döner...
Unuttum zannedersin,
Ve yıllar geçer, unuttum dediğin anda karşına çıkar ve yıkılırsın...
Her ne olursa olsun,
Geçmişte yaşanan her ne varsa,
Demir tavında pişer misali vicdanını öteleyerek,
Yavaş yavaş unutmalısın.
Yoksa vicdan ve merhamet taşıyan bir yürek asla unutmaz...
O hatalar ve sıkıntılarla pişiyoruz ve aslolan doğruya uzanıyoruz...
Ve...
Çabalamanın boşuna olduğunu anladığın anda;
Gözyaşlarını tespih tanesi gibi sabırla çekebilmeyi becerebilmelisin...
İşte o zaman anlayacaksın;
Hayat, yaşanan dertleri geride bırakmaya izin vermiş olsa,
Geleceğin bir anlamı olmaz,
Ve her acının sonunda bir umut saklı kalmazdı.
Zaman, karanlıkları aydınlatan bir ışık gibidir,
Geçmişin izleri, ruhu şekillendirir,
Ve her kayıp, yeni bir başlangıcın kapısını aralar.
Teslim et kalbini Rahmân olana,
O’dur yükleri hafifleten, dertleri savan.
Sabırla bekle, hükmü verene,
Şüphesiz en güzel takdiri yazan.
Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...