Web Tasarım Ankara

 

''Yine sensizim anne yine aklım sağır yine kalbim suskun''

Otel odalarında geçen çileli yaşamı annemin alın yazısıydı... Gittiğimiz her şehrin tiyatro sahnelerine gıkı çıkmadan sanatıyla alın teri dökerdi ve otele geri döndüğünde ise ne acıdır ki hep gözyaşı dökerdi…

Yüreğinin son demi diye sığındığı çaydanlık suratlı adam, alkol sınırlarıyla dalga geçer gibi zıkkımlanır, Akşamda otele geldiğinde yetmiyormuş gibi annemin gözyaşlarını yudum, yudum içerdi… Çaydanlığın ağzı açılmaya görsün fokurdamasıyla annemin tüm duygularını çay bardağına doldurur gibi otel odalarının sararmış çarşaflarına dökerdi….

 

Gecenin deminde insanlar uykuya aşinayken ben odanın içinde ayrılık kokan havayı dağıtmak için dört dönüyordum… Sabaha karşı şehrin otogarında İstanbul’a giden otobüsün penceresinin buğulu camlarını silerken bile çaydanlık suratlı adamın geri geleceğini düşünürdüm…İstanbul'u feth eden Fatih sultan Mehmet'e inat koca şehri bir kez daha fethetmek için ana oğul ve bir köşesi yamalı bir valizle Topkapı otagarından şehre giriyorduk…Bir elinde valizi diğer elinde kısa pantalonuyla bendeniz sarı oğlan... Nereye gideceğimizi, nerde kalacağımızı bilmeden yürüyorduk. İstanbul vatan caddesinin yalnızlıktan sıkılmış kaldırımlarına yalnızlığımızı emanet ederek yürüyorduk... Kaldırımda simit satan çocuğa fildişi paltosunun cebindeki son kuruşları vererek aldığı simidi avuçlarıma sıkıştırdığında susam taneleri avuçlarımdan pire taneleri gibi zıplayıp dökülüveriyoru... Elimdeki simide dişlerimle şekiller verirken yorulup çöküvermiştim olduğum yere. 

 

Çok yoruldum anne bakışıma cevap olarak mızıkçılık yapma hadi kalkta gidelim bak hem gideceğimiz yere az kaldı. İstemeyerek kalkıp annemin peşinden takip ediyordum... Ne simidim bitiyordu ne de bu uzayıp giden bu yol. Annem geriye dönüp tebessüm ederek bak sarı oğlan Simidin bittiğinde varmış olacağız. Gülümseyerek hemen saldırdım simide ama bitmiyordu işte... Annem ne güçlü bir kadındı, yorgunluğunu omuzlarında hissettirmemek için dimdik yürüyordu… Ayaklarındaki kara sulara inat pes etmiyordu… Ama benim minik ayaklarım pes ediyordu ve anne gelmedik mi hala cümlesini belki elli defa söylememe rağmen az kaldı diyerek tebessüm ediyordu... Artık yürümek istemiyordum artık yoruldum...

Yol kenarında sırtını parka yaslamış bankı görünce gel o zaman bakalım sarı oğlan diyerek oturdu ve kollarını açarak hadi gel bakalım diyerek sarmalıyıvermişti... Ensemden koklayarak öperken utanıp kucağından inivermiştim. Ne oldu dediğinde gıdıklandım diyerek ayaklarımı banka kaldırdım başımı dizlerine yaslayıp gökyüzünü seyrediyordum. Bembeyaz bulutların arasında güneşi kıskandıran tebessümünü sıkıştırıvermişti...

Başörtüsünün ucundan alnına dökülen siyah saçlarını eliyle geriye itip başörtüsünü bağlarken  gülümseyerek utandınmışmı benim aslan oğlum? elleri yanaklarımı ısıtırken utanmış sarı oğlan deyip burnumu sıkıvermişti... Çantasından çıkardığı pusulayı okuyarak çevresini inceliyordu…Doğrulup okumaya çalıştığı kağıda bakmaya çalışıyordum ki bir anda yanımıza oturan o pis bıyıklı adamın bakışlarından annem rahatsız olmuştu. Anneme sarılırken hışımla banktan ayağa kalkıp annemin ellerinden tutup hadi gidelim diyerek çekiştirip götürüyordum. Geriye döndüğümde yanımıza oturan o pis bıyıklı dilimi çıkartıyordum.

 

Yanımızfan geçip giden otobüslerin boynuzlarından çıkan kıvılcımlar istanbulu yangın yerine çevirirken annemin yorulmayan bakışları yangına gözü kapalı gidiyordu.. Aksarayın en işlek caddelerini dolaşırken işte geldik sayılır sözlerini artık duymuyordum. Annemin İkinci sınıf otellerin camlarında asılı olan temizlikçi kadın ilanlarını ararken ona yardımcı oluyordum. Şu camda bir yazı var anne bak bakalım omu?

Annemin Temizlikçi kadın olmasından utanmıyordum ama kaçıp geldiğimiz şehrin otellerinin bir benzerinde bir gün önce müşteri olarak kalmamızı hatırlamak canımı yakıyordu… Resepsiyondaki adamla yevmiyesi üzerinde anlaşırken her zaman son bir ricası olurdu. Mümkünse bu gece oğlumla kalabileceğimiz küçük bir oda verirseniz sonrasında maaşımdan o odanın parasını kesebilirsiniz.

 

İstanbula her kaçışımızda ev bulmaya zaman kalsın diye annemin çalıştığı otellerde muhakkak bir ya da iki gün kalıyorduk… Kaldığımız otel odasında bulunan ve ilk kez gördüğüm deniz kayığının içine annem su doldururdu saatlerce sıcak suyla oynar kağıttan gemilerimi yüzdürürdüm…

İstanbul'un en renkli semti Tarlabaşı'nda eski Rum evlerinde ne zaman başımız sıkışmış olsa tek odalık bir ev bulmak çok kolaydı. Sakız ağacı sokağından dolapdereye doğru inerken cumbalı evlerin arasında yürürken bir pencereden karşı penreye gerilmiş olan iplerde rengarenk bayrak gibi sallanan çamaşırların akıttığı suların altında yürüyorduk… Bir önceki kaçışımız'da saklandığımız o evin sokağaına doğru yaklaşıyorduk. Sokağı döndüğümüzde sarı cumbalı evimiz karşımda duruyordu. Cumbanın altına toplanıp şarkılar söyleyen arkadaşlarım aklıma gelmişti ve gözlerim etrafa bakınarak acaba burdalarmı diyerek heyecanla arkadaşlarımı arar olmuştum...

 

Köşedeki beyaz saçlı alen amcanın kundura dükkanın önünden geçerken bizi görmüş ve sigaradan kısılan sesiyle seslenivermişti. İçeri girdiğimizde hangi rüzgar attı yine sizleri buraya hoş göçebe kuşlar… Annemin küçük tabureye oturup beni kucağına aldığında, yok öyle selamsız gitmek gel bakalım buraya diyerek bana kucağını açmış ve male,man ne bakarsın öyle hani yokmu alen amcana kocaman bir öpücük….

Ayakkabıları tamir diktiği o kocaman dikiş makinasının kenarından çıkardığı parayı bana uzatarak, al bakalım şu parayı koş bastiaan gavurundan bir kocaman çikolata al… Dışarı çıkarken annem gülümseyerek fazla uzağa gitme sarı oğlan birazdan gideceğiz unutma diye sesleniyordu…

 

Bir koşu köşedeki bakkalımız yanbasan amcanın dükkanına gidivermiştim...Hiç değimemişti kapısında duvara asılı olan çuvallarda renkli toplar ve hemen yanında pamuk şekerler renkli dünyamın kahramanlarıydı. Kunduracı alen amcamın rum, bastian amcanında ermeni olduğunu birbirlerine gavur derken öğrenmiştim. Ulen ne gavursın bastian bir çayı esirger oldun benden. Gavur neydi kime denirdi ilk onlardan öğrenmiştim. Asıl adı bastiaan amcaydı biz ona yanbasan amca derdik bu mahallede en çok onu özlemiştim içeri girdiğimde sakızlı kurabiye kokusunu hemen almıştım o büyük kavanozun içindeki bembeyaz kurabiyelerin yanına yaklaştım…Elimi uzattım ve o tanıdık ses uyarıvermişti çek elini bakim ne istiyorsan benden iste bastıbacak... Çok mukallit olmasını kenara koyalım çok hoş görülüydü bastian amcamız... Mahalleli çocuklarla birlikte bastian amcayı kızdırmak için kapının önünde toplanır bağırırdık haydi bastir, yan bastır diye alkışlarla tempo tutardık ve o her zaman ki gibi elinde taburesiyle dışarı çıkardı… Ve her zaman yaptığı gibi kapının kenarında ki süpürgesiyle bizi kovalardı…

Parayı uzatıp bana kurabiye ver bastir amca dediğimde… gözlükleri burnundan neredeyse yere düşecek halde Tezgahın arkasından bana doğru eğilip baktığında, amanin kim gelmiş, gülümseyerek cam kavonozun içinden beyaz ve üstü bademli kurabiyeyi uzattı ve en sevecen haliyle '' amanda aman madorro teyzesinin kurabiyesinide unutmamış... Bastir amcamızın eşi Modo teyzemiz Siyah elbisesi ve başındaki siyah tülbentiyle yanaklarının pembeliğiyle pencereden uzanıp çocuklar hadi kapıya gelin dediğinde sokakta top oynayan kim varsa kapısının merdiveninde oturup onu beklerdik...

Bu mahalle benim için yaşayan nefes alan bir çocuktu ve benimle her köşe başında top oynardı...

Annemin kapıdan içeri girdiğinde bastir amcamız yanına gelip kuklam bizi unuttunuz sanmıştık hele şükür geldiniz dediğinde annem bastir amcanın elini çoktan öpmüştü... Yine geldik bastian amca dediğinde otur hele demişti bastir amca... Annemden yeni kalacağımız emanet evimizin adresini öğrendiğimde sokağa çıktım ve alen amcanın dükkanının bulunduğu o eski ama görkemli binaya bakarak iç geçirdim... O binada daha önce yine kalmıştık ve yine bizi misafir edecekti... Ama o binanın rutubet kokan duvarlarına çocukluk aşkımı Annemi sakladığım perili evimdi...

Sensiz her dakika Yüreğim üşüyor ANNE.

NOT:

 

Yaşadıklarımın en can alıcı köşelerini çıkaracağım kitabıma saklıyorum...

 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...