Oyuncuların en zayıf noktası alkış seslerini ışıkların parlaklığıyla cilalaması dır. Yıllarca emek verdiği sahneyi yükselme aracı olarak görenler şan ve şöhrete yüreklerini heba ederler.
Her kulaçta o koca, koca dalgaları aşmak zor ötesidir. Zoru başarmak isteyenler limonun ağacındaki olgunlaşma sürecine bakıp sahnenin adabına uymaları gerekir.
Gelin beni Aydın olup olmamamla değilde, mesleğimi layıkıyla yapıp yapmamamla ölçü tutun…Gelin şu sanatçı payesini halktan ayırmayın… Benim için o zaman her şey çok daha güzel olacak…
Biz oyuncular; hatırladıkça muhteşem hazinelerle dolu olan anı deposunun anahtarının düşüncelerimizde saklı olduğunu biliriz.
Geriye dönüp bakınca nereden nereye gelmişim çok iyi görüyorum...
Dünün baldırı çıplak sanatçı müsveddesi meğerse bugün yüzlerce oyuna imza atan bir yönetmen ve oyuncu oluvermiş.
Göründüğü gibi bir insan hayatında duyuların ve duyguların yaşanmadığı bir yaşam biçiminin yokluğu asla düşünülemez. O zaman sahnedeki rolü canlandıran kişi sahici olan duygularını gerçekten hissedip karakterinin hakkını duyularından ve duygularından yayı
Sahnedeki karakterin aldığı her nefesi kendi nefesimizde soluyarak hissetmek zorundayız. Sahne karakterimizin at koşturduğu mekan, hayal dünyamızın kullanılabilir esnekliğiyle ortaya çıkar.
Evde yapılan ezber çalışması az olsun temiz olsun diyorsanız zihninizin en temiz hali sabah ezanının okunduğu saatlerdir o saatlerde ezber yapmak oyuncu için kaçırılmayacak en değerli saatlerdir.
Oyuncu adayları tiyatroya adım atmadan önce genel kanaatleri sahne üzerindeki gerçekliğin rol ve taklit yapmaktan geçtiğini düşünür ve kendisini bu şartlaya göre sahneye hazırlamıştır.
Ağzı mantarla kapatılmış bir şişe düşünün ve onu göğüs kafesinizin arasındaki kalbiniz olarak farz edelim. Şişenin ağzının açılmasına ve kapanmasına sebep olan yegâne güç nefsimiz olsa da şişenin ağzındaki mantar gerilimi temsil eder
Tiyatro sanatçısı sanata bakış açısının kaynağını halktan almalı ki ortaya çıkardığı sanat ürünlerini gönül rahatlığıyla halkına arz edebilsin. Lakin oyuncu Halkından kopuk bir sanat anlayışını benimserse ister istemez karşılıklı bir etkileşim süreci tıka
Tiyatro sanatı; o damlaya gizlenen gerçeklerin gizemiyle yüzleşmek isteyenlere doğru yansıtabilmiş olsaydı hazreti insan kavramı el üstünde tutulmuş olacaktı.
Artık hayallerim suya düşecek diye kaygılanmıyorum.
Çünkü onlar düş, düşe yüzmeyi öğrenmişler...
Sanatın gücünü fark etmek istiyorsan önce kendini tanı,
Kendini tanımak çok zor geliyorsa ve canını yakıyorsa,
Sanatı ve sanatı bahşeden yüce sanatkarı tanı unutma O'nun sanatı her zorluğu yener. Yenmekle kalmayıp bu gücü size teslim eder
SANATLA KAL
İnsan olmanın şerefini omuzlarında taşıyan kişi hayat ve hayal sahnesinde iyi bir oyuncu olmak istiyorsa kendi iç dünyasında önce kendi oyunculuğunu keşfeder sonra tiyatro sahnesinde o keşfin tadını oyunculuğunun nispetinde doyasıya çıkarır
Sonrasında ‘Sarı oğlan sende bu patlıcanlar gibi çürümek istemiyorsan dertlere ve sıkıntılara karşı dimdik ayakta durmalısın, içini daima temiz ve boş tutabilmeli sin...
Lakin unutma; İçindeki boşluğu neyle ve nasıl doldurduğuna dikkat etmelisin...
Siz yeter ki düşünün zihniniz muhakkak destekler.
Yani anlayacağınız çöp tenekenizde kullanmaya cesaret dahi edemediğiniz nice yaşanmışlıklar içimizde saklanan beni ortaya çıkarır ve bu sayede sahnede başarı kaçınılmaz olur.
Bizi var eden öz benliğimizin liyakat prensiplerini imanımızla harmanlamadığımız zaman benliğimizdeki saklanan ben’in umut ışığına ihanet etmiş oluruz.
Sahnede karşımıza çıkabilecek en meşakkatli rollerin karakter analizleri hayallerimizden beslenirken irademizin başarganlık yönlerini ihmal edemeyiz.
Yeteneğim ölçüsünde mesleğimi Hayal (Tiyatro) sahnesinde icra ederken O’nun rızasıyla rol alıp oynamaya ve oynatmaya çalıştım ve halen de çalışıyorum. Oynatmaktan kastım Hayal sahnesinde yetiştirmeye çalıştığım öğrencilerimdir.
Bir insanı hayata bağlayan hava ve su nasıl bir gereksinimse oyuncular için gerilim öyle bir gereksinimdir. Şimdi bu bahsettiğim durum kafanızı biraz karıştırabilir...